AnasayfaGenel Rize Gezi Notları

Rize Gezi Notları

esrageziyor

Sevgili Rize,
Seni çok sevdim!

Karadeniz seyahatimin(daha doğrusu Rize) bittiği günün ertesinde yazıyorum bu yazıyı, çünkü çok sevdim ve bir an önce hissettiğim her şeyin sıcaklığıyla yazmak istedim!

Aklınızda Karadeniz’e, yaylalara gitmek varsa ve bir türlü zaman denk getirmeye çalışıyorsanız artık denk getirin, hiç pişman olmazsınız! Çok fazla yer fotoğraflarda gördüğüm gibi çıkıyor ama burası fotoğraflardan çok daha fazlası! Ne demek istediğimi gidince anlayacaksınız denilen yerlerden kesinlikle.

Huser

TURLA SEYAHAT

Hayatımda ilk defa turla, bildiğiniz tur firması olan bir turla bir geziye katıldım. Seyahat şirketinin adı Başka Türlü Macera.

Benim aklımdaki tur tanımı maalesef çok iç açıcı değil. 40-50 kişilik şehirlerarası yolcu taşımacılığı yapılan otobüsle sabahın erken saatlerinden gecenin geç saatlerine kadar, çok fazla yer görmek/göstermek kaygısıyla hiç bir yerin tadını tam çıkaramayıp, üstüne de bu yoğunluğun aşırı yorgunluğuyla gezdiğinden pek bir şey anlamayan insanların gereksiz yere para ve zaman ayırdığı seyahat şekli. İşte sırf bu düşüncemden bugüne dek böyle bir şeye dahil olmadım.

Tabii zamanla bu şekilde düşünenler çoğalmış olacak ki, alternatif şirketler biz yine tur yapalım ama daha az kişiyle gezerek onları kendi arkadaş grubuyla seyahate çıkmış gibi hissettirelim amacına girip butik tur şirketleri oluşturmuşlar, çok da iyi olmuş. Benim Başka Türlü Macera’yla tanışmam da zaten bu fikri denemek istememle gerçekleşti. En fazla 15 kişiyle, deneyim odaklı, her şey dahil programlar hazırlıyorlar. İnternet sitelerinde programdan fiyata her şeyi açık açık yazıyor olmaları da en güzel yanı, çünkü kendilerini biliyorlar ve güveniyorlar. Haksız da değiller!

Huser

Tur olsun olmasın her seyahat şeklinin avantajı ve dezavantajları var elbette. Ben kendi gezdiğim Karadeniz grubunu düşünerek pek olumsuz bir şey söyleyemem(çünkü arkadaş grubu gibi birbirini tanımayan 8 kadındık ve sorunsuz geçti) ama şöyle bir düşününce size genel olarak bir kaç şey sıralayabilirim;

Avantajları
– Program hazır, nereye gitsem diye günlerce internette vakit harcamanıza gerek yok.
– Ulaşım için gideceğiniz yeri iyi bilen insanlar sizi gezdirmek için bekliyor yani özel araç avantajı. Dahası gerçekten keşfetmek ve görmeye odaklanmak istiyorsanız bir de ulaşım için araba kiralayıp yol stresi çekmenize ya da toplu taşıma için in bin yapmanıza hiç gerek yok.
– Her şey dahil! Bu çok sık rastlanılan bir şey değil sanırım ama Başka Türlü’de böyleydi. Bir yaylada durup içtiğimiz çay da, yolda giderken acıkırsak diye alınan kete de! Konaklama, ulaşım geri kalan kahvaltı ve akşam yemeğini saymıyorum bile. Zipline bile yaptık 🙂
– Rehberin bilgisi de çok önemli. Her daim her yerin milattan öncesini merak etmediğimiz bir gerçek. O yüzden gezip gördüğünüz yerleri sizin ilginizi çekecek bir şekilde anlatan birilerinin olması çok daha keyifli.

Dezavantajları
– Program hazır ama vakit kısıtlı! Yani ben burayı çok sevdim, şurada biraz daha kalmak istiyorum demek gibi bir lüksünüz yok. Çünkü birlikte gezdiğiniz insanlar için sizin çok beğenip uzun uzadıya kalmak istediğiniz yer ilgi çekici olmayabilir. Bir de tam tersi. Size gitmenin gereksiz göründüğü bir yer bir başkası için ilgi çekici olabilir ve programda varsa gidilecektir.
– İnsanların karakteri. Grup içinde 1 tane dahi uyumsuz bir insan olsa keyif kaçırmaya yeterli. Düşünsenize tura katılmış ama her şeyi bireyselmiş gibi düşünen ve bir türlü memnun olmayan bir insan, hoş değil. Programını beğenmediğiniz tura katılmayın ki başkalarının da canı sıkılmasın.
– Konaklama ya da yeme içme yerlerinin türü! Belki siz normalde çok daha ucuz ya da çok daha pahalı yerler tercih ediyorsunuz. Her şey dahil olduğu zaman belki bu sıkıntı olmaz ama bir de bu kısmın ücretleri sizin cebinizden çıkıyorsa ister istemez sıkıntı olabilir. Her şey tur programını iyi incelemekle alakalı. Tanımadığınız insanlarla konaklama, ortak banyo, soğuk su, size uymayan yemekler… bir çok şey!
– Fotoğraf! Bu sorun olmaz diye düşünürdüm ama bence çook kalabalık geziyorsanız sıkıntı olması muhtemel. Düşünsenize 40 kişi aynı yerde aynı noktada fotoğraf çektirmek istiyor ve sadece 10 dakikanız var. Benim gözüme bu kadar insan için pek yeterli bir zaman gibi görünmedi.

Sal Yaylası

Sal Yaylası


Esra’nın Notu:
 İster tur olsun ister bireysel olsun bence öncelikle kişi ne istediğini iyi bilmeli. Özellikle uzak bir yerlere, alışık olduğundan farklı kültürlere gidilecekse öncesinde az biraz okumak her zaman daha iyi. Bir de en önemlisi uyumlu bir insan olmak. Evde, dışarıda ya da seyahatte… her yerde başınıza olumsuz bir şeyler gelebilir. Önemli olan sizin bunu karşılama şekliniz. Özellikle seyahatteyken kendi keyfinizi kaçırmamak için esnek olmayı başarırsanız eğer ister tek başına yola çıkın ister en yakın arkadaşınızla ister hiç tanımadığınız insanlarla bir turla, mühim olan sizin o an oradayken nasıl zevk alacağınız. Yani aslında hemen hemen her şey sizin elinizde ve sizin seçiminizle şekilleniyor. Bence yola çıktığınızda her daim keyif almayı seçin, o zaman aksilikler insanın canını daha az sıkıyor 🙂

GELELİM BİZİM RİZE TURUNA!

Ben gidene dek hangi yayla nerede, Karadeniz’in her yeri mi yayla, yaylalar neye göre değişiyor gibi sorularının net cevaplarına sahip değildim. Yani neticede Karadeniz, 18 tane ili içine alan kocaman bir bölge. Neyse ki gittim ve çoğunlukla öğrendim. Şu an Karadeniz’de favori ilim Rize! Bir de zamanında Amasya’da yaşadığım için onu hep seveceğim, o ayrı.

Özellikle Doğu Karadeniz için popüler 3 şehir var; Rize, Artvin ve Trabzon. Biz 3 gece kalarak Rize’de gezebildiğimiz kadar gezdik; o yüzden Rize’ye, özellikle Çamlıhemşin ve yaylalara dair çok şey yazacağım.

Şenyuva Köprüsü, Çinçiva – Rize


ULAŞIM

Rize’de havaalanı yok. Rize’ye gelmek istiyorsanız en yakın yer Trabzon Havaalanı! Artvin için de Batum’a uçak bileti alarak Hopa’ya Havaş servisleri ile ulaşım sağlayabilirsiniz. ( Merak etmeyin Gürcistan’a gitmiyorsunuz)

Buralarda gezmenin en iyi yolu kesinlikle araba kiralamak. Hatta aklınızda yaylalara gitmek varsa kesinlikle 4×4 özellikli bir araç kiralamanız gerek ki, yoksa o yayla yollarına şehir araçlarıyla tırmanmak neredeyse mümkün değil! (Bence hiç mümkün değil ama kesin konuşmak istemiyorum, çok cengaver bir milletiz) Zaten kiralık arabayla o kadar atraksiyona gerek yok. Eğer ki şehir içi gezip, köylere kadar gideceğim diyorsanız istediğiniz gibi bir araba kirayalabilirsiniz.

Araba kiralamasak nasıl olur dediğinizi duyar gibiyim. Zor olur ama yine de mümkün. Trabzon Havaalanı’na geldiğinizi düşünerek Havaş kullanabilirsiniz. Rize’de Çamlıhemşin’e gitmek isterseniz Havaş kullanarak Pazar’a gelip oradan Çamlıhemşin dolmuşuna binebilirsiniz. Sonrasında yaylaları görmek istiyorsanız eğer günübirlik turlara katılarak da keyifli bir gün geçirebilirsiniz, ki oraya kadar gitmişken mevsim buna uygunsa kesinlikle yapın!

Sal Yaylası


YAYLALARIN MEVSİMİ

Tur sırasında tanıştığım doğma büyüme Çamlıhemşin’li birisine yaylaların zamanını sorduğumda maalesef net bir cevabı olmadığını söyledi. 2017’de Nisan ortasında yaylalara çıkılmaya başlanmışken, 2018’de Mayıs sonlarını bulmuş yaylaların açılışı. Çünkü kar, çünkü yollar kapanıyor derken… mevsimin bir kesinliği yok.

Genel olarak Mayıs ayının ortasından sonraki zamanlar için buralara seyahat planı yapabilirsiniz. Temmuz – Ağustos sezon olarak en yüksek sezonları yaylaların. Sakinlik olarak da Haziran ayında okul kapanmadan öncesi ve Eylül ayı olabilecek en keyifli zamanlarmış. Yüksek sezonda gidecekseniz, çoğu şeyi önceden planlamanızda fayda var. Her ne kadar yaylalar genelde serin olsa da özellikle yaz aylarında ters köşe yapıp, çok sıcakların da uğradığı oluyormuş.

Puli Mini Otel – Çamlıhemşin


KONAKLAMA

Bizim gibi Rize yaylalarını gezecekseniz konaklamak için merkezi olsun diye ya Çamlıhemşin’i ya da gözünüze kestirdiğiniz bir yaylayı seçebilirsiniz. Buralarda genelde konaklamalar butik konaklama olduğundan çok ekonomik olmuyor ama buralara gelmişken çoğunlukla ödediğinize değer bir manzara görebiliyorsunuz!

Biz 2 gece Çamlıhemşin’de Puli Mini Otel‘de kaldık. Kesinlikle harika bir seçim olmuş. Çamlıhemşin’de merkezde, Fırtına Deresi’nin yanı başında neredeyse 100 yıllık bir konak! 6 odası var ve biz Başka Türlü ile olunca, tüm odalar bizimdi; aynı ev gibiydi! Zaten odalar kısmına da ayakkabıları çıkarıp giriliyor, öyle sıcak bir ortam. Konaklamasanız dahi teras/balkon kısmında rezervasyon yaptırarak kahvaltı yapabilir ya da çat kapı gidip bir kahve de içebilirsiniz. Kesinlikle öneririm! 2 kişi oda + kahvaltı 400 lira ve sezonu Nisan ayından başlayıp Kasım sonuna kadar. Tabii siz yine de arayıp, sorun derim.

Puli Mini Otel – Çamlıhemşin

Puli Mini Otel – Çamlıhemşin

Sonrasındaki 1 gece ise Gito yaylasında Hozboncuk Dağ Evi‘nde konaklayarak size yaylada konaklamazsanız katiyen olmaz diyebileceğim keyifte bir manzaraya uyuyup, uyandım. Dağ Evi’nde kullanılan malzeme ( yanlış olmasın ahşaptı sanırım) ses konusunda biraz sıkıntı. Sabah 6’da uyananların kapı gıcırtısı ve yürüme sesi direkt size geliyor. Bir de onlardan bağımsız sabah 6’da yeni dağ evi yapanların inşaat sesi ortamın sıkıcı yanıydı diyebilirim. Bulutların üstünde sabah 6’da bir şeyler mi çakmaya başlanır Allah aşkına! Burasının 2019 için kişi başı konaklama + kahvaltı ücreti 210 lira olarak belirlenmiş. Eğer ki Çamlıhemşin’den ulaşım isterseniz de 200 lira karşılığında ( 4 kişilik araç fiyatı) Dağ Evi’ne gitmek için sizi alıyorlarmış.

Hozboncuk Dağ Evi, Gito Yaylası

Gito Yaylası

Bunlar bizim Başka Türlü ile konakladığımız yerlerdi. Ben tecrübe etmemiş olsam da, Instagram’da sordum ve popüler olan diğer konaklama yerlerine kolay ulaşabilin diye sizin için listeledim. Fakat tekrar etmem gerek ki lütfen yorumlarına bakıp, size uygun olup olmadığına siz karar verin. Çamlıhemşin dışındaki yerlere ulaşım daha zor aklınızda olsun. Açık olup olmadıklarını ve fiyat detaylarını arayıp sorabilirsiniz.

Sal – Pilunc Yayla Evi
Pokut – Platoda Mola
Pokut – Doğa Konukevi
Pokut – Tanevit Dağ Evi
Pokut – Demircioğlu Ortan Köyü Konağı
Amlakit – Ufuk Pansiyon
Çamlıhemşin – Taş Mektep
Çamlıhemşin – Ada Bungalov
Çamlıhemşin – Makrevis Pansiyon
Çamlıhemşin – Toşi Pansiyon
Çamlıhemşin – Öğretmenevi
Ayder – Serinyer Dağ Evi
Ayder – Pilita Bungalov

Sal Yaylası


ÇANTADA NE OLSUN?

İster Temmuz ayında gidiyor olun ister Eylül ayında çantanıza bir tane bile kalın bir şey alasınız gelmiyor. En azından benim gelmiyordu ama aldım. İyi ki de aldım, siz de alın! Bir kere yaylalara çıkacaksanız olmazsa olmaz 2 şey var; iyi tutuşa sahip bir ayakkabı ve yağmurluk! Mümkünse ayakkabınız su geçirmeyen, yürüyüş ayakkabısı tarzında bir ayakkabı olsun. Bir de gündelik bir ayakkabı ve dilerseniz otel içleri için terlik de alabilirsiniz. Benim çantamda olan ve her birini kullandıklarım da şunlardı; her boydan bir kaç tane çorap, özellikle yün çorap yayla akşamlarında çok iyi. Tshirt, fermuarlı ve kapüşonlu bir üst, kalın bir panço ya da kazak (ciddi kazak), bere, tayt ve bir kaç tane daha alt. Çok üşüyen biriyseniz nolur nolmaz diye üst üste giyebileceğiniz bir kaç şey almayı ihmal etmeyin. Özellikle sabah 7’de Gito’da yürüyüşe çıktığımda eldivenim bile olsaymış dedim 🙂

Şemsiye aldım ama bizim normal şehir şemsiyeleri o rüzgar ve o yağmur için pek dayanıklı olmaz gibiydi, o yüzden yağmurluğumun başlığı daha iyi iş gördü. Yağmur yağmak zorunda değil elbette ama gece vakti yaylada kalacaksanız soğuk olacaktır. Bunun yanında merkezi kısımlar hatta öğlen saatlerinde yaylalarda güneşin fazlasıyla yaktığına da şahit oldum. Böyle zamanlar için kat kat giyinip tshirtle kalmak çok mantıklı oldu. Bir de güneş kremi ve güneş gözlüğü. 2000 rakımda güneşin nasıl yaktığı belli değil.

Hava durumuna bakarken, yaylalardaki havanın ortalama 10 derece daha düşük olduğunu hesap edebilirsiniz. Mesela Çamlıhemşin için hava durumu 26 dereceyi gösterirken, Gito’da güneş batarken 12 dereceydi.

Sal Yaylası


BAŞKA TÜRLÜ İLE GEZDİĞİMİZ YERLER

Neticede bir tur ile yola çıktıysanız onların programına göre bir gezi planınız oluyor ki ben bundan bu sefer hiç şikayetçi değildim. Az zamana olabildiğince çok ve keyifli nokta planlaması yapmışlardı. Bana da gezmek, tadını çıkarmak ve bol bol fotoğraf çekmek kaldı.

Liman Lokantası
Trabzon Havaalanına indik ve 4 gün boyunca bizi gezdirecek Yasin’le buluştuk. İlk durağımız Rize merkezde Liman Lokantası oldu çünkü sabah 7 uçağıyla gelirken, Anadolu Jet sandviç adı altında parmak boyutunda sandviçler vermeye başladığından hepimiz acıkmıştık. Kahvaltıyla öğle yemeği arası bir saatte kavurma, kara lahana sarması, pide ve kuru fasulye yedik! Ah o kuru fasülye. Zaten Rize’nin nohut tarzı fasulyeleri meşhurmuş ya çok güzeldi. Bir de pideyi yerken bıçak kullanmamak gerekmiş, siz fotoğraftakini mazur görün.

Liman Lokantası, Rize

Çeçeva Çay Bahçesi / Haremtepe
Burası tur programında olmadığından bize tamamen sürpriz oldu. Çayeli’nin ilerisinde, Haremtepe Köyü’nde Kenan Çiftçi’nin kendi çabalarıyla oluşturduğu bir tarla burası. Yol boyu çay toplayanları görnüştük buraya gelince ise inanılmaz güzel bir çay bahçesiyle karşılaştık. O kadar estetik ki, çok emek var belli. Zaten günde 16 saate yakın çalıştıkları oluyormuş. Girişinde ücret falan istemiyorlar ama hem insanlara hem tarlaya saygılı olmak şart. Mümkünse içlerinde pata küte yürümeden fotoğraf çekin. Bir de biliyorsunuz ki çayın çiçeği olduğundan (yazan da yeni öğrendi), çayların arasında hep arılar var. Yani oralarda o konuda dikkatli olun.

Çeçeva, Rize

Çay Çiçeği, Zua Coffee


Tar Şelalesi
Çamlıhemşin’de Puli Mini Otel’e yerleştik ve hemen çıktık. Şelaleye ulaşmak için 2 km kadar yürümek gerekiyor. Çok zorlu bir yürüyüş değil ama minik yokuşlar vardı. Bir tarafınızda Fırtına Deresi diğer yanınız dağlar ve ağaçlar. Keyifli bir doğa yürüyüşü. Kıyaslamak istemem ama dünyanın başka yerlerinde bambaşka şelaleler gördükten sonra burası beni o kadar da etkilemedi ama hedefe ulaşmak elbette güzeldi.

Çamlıhemşin
Çamlıhemşin, Rize’nin en küçük ilçelerinden birisi fakat yaylalara olabildiğince yakınlığı ve konum uygunluğu sebebiyle bilinen bir ilçe. Bazı köylerinde lehçe olarak Lazca konuşulmaya devam ediliyor. Çamlıhemşin’in en popüler mahallesi de sanırım Çinçiva yani Şenyuva Köyü. Burasının minik bir meydanı sağlı sollu bir kaç dükkan ve kafe/restoran var. Aynı zamanda popüler taş köprülerden birisi de burada. Asıl bu küçücük mahallenin en bilineni Zua! Zua bir kahve dükkanı ve içindeki her şey çok özenle düzenlenmiş. Kahveleri, taze üzüm suyu ve mevsime göre gazozu ile güzel bir dinlenme noktası. Bir de hemen yanında Peri Dükkan adında hediyelik tarzda bir şeyler alabileceğiniz bir dükkan var. Hem köprü hem kahvaltı manzaralı fotoğraflar isterseniz de derenin kenarındaki yerleri tercih edebilirsiniz.

Çinçiva

Zua Coffee

Huser Yaylası
Aslında burasının adı Huser Sis Denizi! Çünkü burada yayla yaşamı yok ama artık her kim keşfettiyse o enfes bulutların üstündeyim hissinin en güzel mekanlarından birisi burası. Peki biz gördük mü? Gittiğimiz gün havadan yana o kadar şanslıydık ki bir bulut tanesine bile rastlamadık ve sis denizi falan göremedik. Tüm grup minik bir hayal kırıklığına uğrasa da sonraki günlerde diğer yaylalar bunu fazlasıyla telafi etti. Yine de Huser çok keyifliydi. 1 tane çay ocağı, 2 tane salıncak ve akşam üstü horon vardı! Sis denizi olmasa da o kadar yüksektesiniz ki etrafa bakıp, Karadeniz’e aşık olmaya orada başladım!

Huser

Huser

Huser

Zilkale
Çamlıhemşin’de Fırtına Vadisi’ne hakim bir noktada kurulmuş olan kalenin kesin yapım tarihi bilinmiyor. Zaten ilk yapıldığında da aslında ahşaptan bir kaleymiş. 8 burç ve 1 gözetleme kulesi ile savunma hendeği durumundaki kaleden dereye merdivenle bir iniş varmış. Giriş 3 lira ve etraftaki manzaranın güzelliği dışında kaleye dair görebileceğiniz pek bir kısım yok.

Zilkale

Palovit Şelalesi
Hayatımda ulaştığım en kolay şelale bu oldu. Nasıl bir şelale geçmişim olabilir ki diye düşünmeyin, Bali’de şelale avcısı olmuştuk, o yüzden buraya 3-5 merdiven ile ulaşmak nasıl güzel oldu bilemezsiniz. Rize’de debisi en yüksek şelalelerden birisi ve Tar Şelalesi’ni düşünürseniz ulaşması çok daha kolay ve görsel açıdan bence çok daha güzel.

Palovit Şelalesi

Şimşir Ormanı
Şimşir ağacı değerli bir ağaç olarak bir çok bölgede yetişiyor fakat anıt orman olarak bir tek Fırtına Vadi’sinde bulunuyor. Geçmişten günümüze kaşık, tarak ve mekik gibi çeşitli gereçlerin yapımı için kullanılan şimşir ağaçları tarih boyunca kesildiğinden, günümüzde genelde çalı şeklinde oluşum göstermiş. Bu ormanı özel yapan ise burada şimşir ağaçları uzayarak, gerçekten oldukları boyuta gelebilmişler. Fakat son yıllardaki bir tür mantar ya da böcek hastalığı ağaçların yeşil özelliklerini yok ederek, onları kurutuyor. Yine de ormanın içine girdiğinizde çok başka bir yerde kendinizi buluyorsunuz ama neredeyse hepsi kurumuş bu ağaçlar için durum üzücü. Dünyada korunması gereken öncelikli 100 orman içinde yer alan bu orman umarım hak ettiği gibi korunabilir.

Şimşir Ormanı

Konaklar Mahallesi
Rize’ye gidene dek hakkında hiç bir şey bilmediğim bir mahalleydi burası. Mahalleden ziyade tarihi de iyi bilmediğimi gördüm. Gezerken öğrendim ki, geçtiğimiz yüzyılda aslında Hemşin’liler gurbet diye Rusya’ya gitmişler, tabii o zaman Çarlık Rusya olduğu için hemen sınır komşumuz. Oraya giden Türkler pastacılık ve fırıncılık öğrenip, bu konuda gerçekten çok iyi olmuşlar ve iyi kazanmaya başlamışlar. Kazanan memleketine dönüp, ya da para gönderip, bu mahallede konaklar inşa etmeye başlamış. Mahalledeki tüm konaklar öyle inşa edilmemiş elbette ama o dönemin zenginliğiyle burada harikulade evler var. Biz de boş bir tanesini gezme imkanı bulduk ve ben o konağın manzarası karşısında hem büyülendim hem de üzüldüm. Çünkü bakımsız ve çürümeye yüz tutmuş halde duruyor. 10’dan fazla pay sahibi olunca da kimse yaşatalım diye uğraşmıyor anladığım kadarıyla.

Bu gurbet hikayesinin bir de kitabı var Gurbet Pastası diye, Uğur Biryol yazmış. Biz de sözlü tarih anlatımına dayalı o kitabın belgeselini izledik bir yaylaya çıkarken, etkileyiciydi. Tarih ve Hemşinlilerin bu pastacılık ve göç serüvenini, dahası SSCB’nin ayrılmasından sonra insanların neler yaşadığını bilmek isterseniz ister okuyabilir ister izleyebilirsiniz.

Konaklar Mahallesi

Konaklar Mahallesi, üstteki konağın içi


Kendini Koruyan Mahalle
Bence burası tam bir Karadenizli inatının görsel hali. Bir kaç kişi, uğraşarak sadece 2 insanı taşıyabilecek bir mini teleferik yapıyor ve bunu keyifli bir aktiviteye dönüştürüyor. Amaç doğayı bozmadan, ağaçları kesmeden bir ulaşım modeli oluşturmak. Zaten yük taşımak için kullanılan bu yöntemi insanlara uyarlıyorlar. Kendini koruyan mahalle bir orman mahallesi ve Fırtına Vadisinde araba yolu olmayan ve bozulmayan tek mahalle olarak biliniyor.

Teleferiğin ulaştığı yerde aynı zamanda konaklamak da mümkün. Ahşap ve serender mimarisine uygun 2 bungalov var, 3. sü de yapım aşamasındaydı. (Eylül, 2018) Konaklama kişi başı, sabah ve akşam yemeği dahil 250 lira. Konaklamak istemezseniz de kahvaltı ya da bir şeyler yemek için de teleferiği kullanarak buraya ulaşmanız mümkün. Detaylara şuradanulaşabilirsiniz.

Kendini Koruyan Mahalle

Kendini Koruyan Mahalle – Çulina ( Soldaki 2 bungalov konaklamaya açık)

YAYLALAR

En güzelleri en sona sakladım. Tüm yaylalara bayılmak mümkün. Bazısının yerleşim düzeni bazısının havası inanılmaz etkileyeci. Bizim gezdiğimiz yaylalar sırasıyla şunlar; Amlakit, Hazindağ, Pokut, Sal, Elevit, Gito, Badara! En çok Sal ve Gito’yu sevdim. Sal’ı verdiği huzurdan ve Pokut’a yürüme mesafesinde olmasından, Gito’yu ise bizi muazzam görüntüler sunduğu için bayıldım. Amlakit ise çok sakin bir yaylaydı. Elevit yaylalar arasında muhtarlığı olan tek yayla. Hazindağ ise elektriği olmayan bir yayla. Badara’da küçük ve çok minik bir gölü olan bir yayla. Badara’da denk gelince biz salıncağı olan yerde Laz böreği yedik, ilk denemem olduğundan mıdır bilmiyorum tadını sevdim. Hemen hemen tüm yaylalarda meşhur salıncaklardan var. Gito’da konakladığımız Hozboncuk’daki salıncak dışında ücretli olanına rastlamadım. 3 tahta, bir ip al sana salıncak şeklinde zaten. Bir daha gitsem doğrusu tüm yaylalarda tek tek kalmak isterim de o kadar vaktim ve bütçem olmayacağı bir kesin! 🙂

Amlakit Yaylası

Hazindağ Yaylası

Gito Yaylası

Yaylalara çıkmak maalesef öyle kolay değil ama bir yandan da diyorum ki iyi ki kolay değil. Mesela çok popüler olan Ayder Yaylası o kadar aşağıda ve kolay ulaşılabilir olmuş ki, maalesef ortamı bir çok yönden bozulmuş ve çok çok fazla tesisleşmiş. Biz sadece durup bir baktık, gördük ama diğer zor ulaştığımız yaylalardan aldığımız keyfi alamadık.

Yaylalara haritadan bakıp 10 km görünüyor, 20 dakikada gideriz gibi hesaplar yapmayın çünkü o virajlar, keskin dönüşler ve bozuk yollarla yarım saatten önce çıkabildiğimiz bir yayla olmadı. 1 saatten fazla gittiğimiz de oldu, yolu bilmiyorsanız muhtemelen daha da uzun sürecektir yollar. Dert etmeyin, sallanmaya ve zıplamaya hazır olun. Gerekirse yanınıza ilaç almayı da unutmayın.

2 yayla arasında en kolay ulaşılan Pokut ve Sal. Arabayla zaten 5-10 dakika, yürüyerek de en fazla yarım saat ki patikadan yürüyüp geçmesi çok keyifli. Sal’da Pilunç Çay Evi’nde yediğimiz sütlaç, tam olarak sütlaç gibi sütlaçtı. Konaklamasanız bile gidip bir şeyler yiyebileceğiniz güzel yerlerden.

Pokut

Pokut Yaylası

Gito ile Badara’da yakın gibi ama biz araçla geçtik, yürünebilir miydi bilmiyorum. Bu arada çoğu yayla birbirine patikalarla bağlanıyor fakat yolu bilmiyorsanız kesinlikle yürümeye kalkmayın. Gito’daki akşamımızda telefon çeksin diye bir tepeye çıktığımızda, 2 metre ötemdeki insanı birden göremez oldum. Öyle bir sis çöktü ki, dedim ki demek insanlar böyle mahsur kalıyor. Neyse ki geldiğimiz yönü hatırlayıp, aşağıya doğru inmeye başlayınca sis hafifledi.

Telefon demişken çoğu zaman çoğu yerde hiç bir telefon şebekesi için sinyal olmuyor, arada geliyor ama Turk Telekom’un çoğu yerde çekmediğini söylebiliyorum, kendim kullandığımdan biliyorum. Özellikle Gito’da en tepeye çıkmadan katiyyen çekmedi, bilginiz olsun. Yollardayken telefon çekmese de yaylalara ulaşınca genelde Vodafone ve Turkcell çekiyordu, Türk Telekom’un çekim gücü için çalışması gerek.

Badara Yaylası (Laz Böreği)

Toşi Pansiyon, Çamlıhemşin

Son olarak size Başka Türlü’nün güzel haritasını bırakıyorum. Onlarla giderseniz her şeyiniz şimdiden hazır ama olur da kendiniz gitmek isterseniz bu harita eminim çok işinize yarayacak.

Bir de Başka Türlü’nün deneyim odaklı turlarına göz atmak isterseniz şuraya tıklamanız yeterli.

Karadeniz fotoğraflarıma, Instagram’da Rize hikayelerime ve seyahat ettiğim diğer yerlere bakmak isterseniz beni esrageziyor olarak Instagram hesabımdan bulup, takip edebilirsiniz.

Başka Türlü yayla rotası

Bunlar da ilginizi çekebilir;

4 YORUM

esmaEylül 25, 2018 - 10:48

yazinizla gezmis kadar oldum:) gitmeye gerek kalmadi bence 🙂

Reply
esrageziyorEylül 25, 2018 - 11:43

Esmaa çok teşekkür ederim ama git! Yazdıklarım, gördüklerinin yanında çok yetersiz kalacak eminim 🙂

Reply
cengizTemmuz 2, 2019 - 07:30

Selamlar Esra,
Çok güzel bir deneyim olmuş, tur ile ulaşım sağlamışsınız ama en çok merak ettiğim bireysel binek oto ile nereye gidebiliriz konusu ?
Ayder’in yolu güzelmiş sorun yok anladığım kadarı ile peki diğerleri nasıl ? Pokut ve Gito’yu görmek istiyoruz daha çok

Reply
esrageziyorTemmuz 2, 2019 - 11:04

Merhaba Cengiz,

Ben turla gezdim evet ama 4×4 gibi araçlarla Pokut ve Gito’ya gitmek mümkün. Onlar için de ya günübirlik şoförlü araçlar var ya da siz kiralayarak gidebilirsiniz. Kalabalıksanız minibüs gibi araçlar da günlük özel tur yapıyordu.

Reply

Yorum Bırak

error: Bu içerik korunuyor.