AnasayfaRöportaj 5’te 5 : Salih ile Gökyüzü

5’te 5 : Salih ile Gökyüzü

esrageziyor

5’te 5’in bu haftaki konuğu Salih. Başlıktan anladınız mı bilmiyorum ama Salih benim ,muhtemelen seyahat etmeyi seven çoğunluğun, en azından bir kaç ayda bir gördüğü meslek grubundan, kendisi kabin memuru. Salih’le çok kısa bir süre için iş arkadaşlığımız oldu ve sonrasında o meslek değiştirdi. Biz seyahat etmeyi sevenler için uçak bir aracı ama bakalım iş yeri uçak olanlar için durum nasıl. Hatta biz mi daha çok geziyoruz acaba onlar mı? 🙂

1. Salih önce biraz bize kendinden bahseden misin? Kabin memurluğuna uzanan süreç nasıldı?

Merhaba ben Salih Gider. 28 yaşındayım. 4 buçuk yıldır kabin memuru olarak çalışıyorum. Ayrıca İstanbul Üniversitesi’nde Gazetecilik ve Medya Çalışmaları üzerine yüksek lisans yapıyorum. Kabin memurluğundan önce değişik birçok sektörde çok farklı işler yaptım ama en büyük hayalim haber muhabiri olmaktı. Bu sayede farklı insanlarla tanışabileceğimi, farklı hikâyeler dinleyip yeni yerler görebileceğimi düşünüyordum. Medya sektöründeki birkaç iş denememden sonra gazetecilik yapmak için illa ki bir kuruma bağlı kalınmasına gerek olmayacağını anladım ve yönümü başka işlere çevirdim. Bu arayış sürecinde de kabin memurluğu mesleği dikkatimi çekti ve “en fazla 1 yıl çalışır çıkarım, maksat denemek olsun” düşüncesiyle bu işe başvurdum. O günden bu güne tam 4 buçuk yıl geçti ve geçici olduğunu düşündüğüm bu meslek yaşam tarzım oldu adeta.


2. Peki bu meslek nasılmış? Kabin memuru olmak ya da genelleyeyim seyahat edilen bir meslekte olmak gezgin ruhu kazandırıp, gittiği ülkenin hakkını verdiriyor mu insana yoksa gittiği yerde otel odasını tercih eden de çok mu?

Şimdi ben kalkıp bu mesleğin sadece güzel yanlarını anlatırsam bu çok pollyanacılık oynamak olur ve inandırıcı gelmez. Her meslek gibi bu mesleğinde kendine göre zor ve güzel yanları var. Her şeyden önce kabin memurluğu yorucu bir iş. Günde birden fazla uçuş yaptığımız zamanlar oluyor. Veya okyanus aşırı uçuşlarda 14 saate varan mesailer yapıyoruz. Uçuşun her evresinde, oluşabilecek her türlü duruma karşı dikkatli olmanız gerekiyor. Sonuçta siz o uçakta, güvenlikten servise, ilk yardımdan yangınla mücadeleye kadar birçok konuda sorumlu olan kişisiniz. Bu sorumluluklardan dolayı da yıl içerisinde sürekli tekrarlanan eğitimlerimiz ve sınavlarımız oluyor. Bu sebeple var olan bilgilerinizi güncel tutmanız çok önemli. Öte yandan bu, belirli saatleri ve günleri olmayan bir iş. Bir gün sabah 8 de işe giderken ertesi gün gece 11 de mesaiye başlayabiliyoruz ve ya hafta sonları, bayramlar veya yılbaşı gibi özel günlerde havada olabiliyoruz. Dolayısıyla düzenli hayat seven birisi için bunlar problem olabilir.

Benim için ise İstanbul gibi kalabalık bir şehirde hafta içi izinli olmak veya herkes gibi izinlerimi bayram tatillerinde planlamak yerine otellerin daha ucuz olabildiği tarihleri seçmek çok daha güzel. Vee tabi ki bu mesleğin en güzel yanı ise seyahat edebiliyor olmak. Doğudan batıya, kuzeyden güneye birçok ülkeyi görme şansımız oluyor. Haftanın başına Afrika’da bir şehirde başlarken hafta sonunda Uzak Doğu’da olabilirsiniz mesela. Dolayısıyla içinde gezgin ruhu olmayan birinin bu işi yapması çok ta kolay değil zaten ama bazen gittiğimiz yerlerdeki dinlenme süresi kısa olabiliyor. Böyle durumlara otel odasında dinlenmeyi tercih ettiğimiz zamanlarda oluyor tabi. Kısacası bu biraz da gidilen yerdeki kalma süresine bağlı. Kendimden bahsedecek olursam bu iş sayesinde hakkını vererek gezdiğim, her gittiğimde mutlaka dışarı çıkıp dolaştığım şehirler var. Oturmaktan çok keyif aldığımı bazı cafelerde artık beni tanıyor olmaları çok güzel bi his mesela.

 

 

3. Biz yolcu olarak uçağa adım atar atmaz direk koltuğumuza geçip keyfimize bakmak istiyoruz. Dizlerimizi ön koltuğa dayamışız, kol koyma yerine yayılmışız, uçak kalkarken pencereden fotoğraflamaya çalışmışız… hepsi pek doğru olmayan yolcu halleri. Asıl sizin açıdan bunlar nasıl görünüyor?

Yolcular benim için harika bir gözlem kaynağı. Farklı kültürlerden birçok kişiyle iletişim halinde olmak bana çok keyifli geliyor ve bu sayede zamanla kime nasıl yaklaşacağını daha iyi kestirebiliyorsun kafanda. Senin bahsettiğin yolcu tipine gelirsek; belli ki seyahate giden, yeni yerler göreceği için heyecanlı olup yerinde duramayanlardan. Bu yolcuların mutlu olduğu her hallerinden belli oluyor tabi. ☺

Ama uçağa binen her kişi için bunu söylemek imkânsız. Hasta olduğu için tedaviye giden, çok sevdiği birinden az önce ayrılan, işi dolayısıyla çok sık seyahat eden veya ilk defa uçağa bindiği için çok gergin olanlar da var. Dolayısıyla bizler her yolcuya anlayışla yaklaşmaya ve onları gözlemleyip yardımcı olmaya çalışıyoruz. Başta da söylediğim gibi ben hep farklı insanlarla tanışmayı ve farklı hikayeler dinlemeyi istemiştim. Kabinde zaman zaman bunu yapabilmek beni mutlu ediyor.


4. Bence de zor bir meslek kabin memurluğu ama insanlarla iç içe olduğun için de binbir çeşit hali var. Başına ilginç olaylar geliyor mu? En garip millet biz miyiz? (Lütfen anlat 🙂 )

Bu kadar farklı kültürden bahsedince zaman zaman ilginç olaylarda geliyor tabi başımıza ama Türkler kesinlikle garip bir millet değil bence. (Ya da ben de Türk olduğum için bana öyle geliyor olabilir =) Aksine kendi milletinizden birileriyle iletişim kurmak her açıdan daha rahat. Çünkü bizler jest ve mimiklerimizden, en ufak bir göz kırpışından anlayabiliyoruz birbirimizi. Ama farklı kültürden birine karşı çok daha dikkatli olmanız gerekiyor. Örneğin bizler için herhangi bir şeyi tek elle uzatmanın bir sakıncası yokken Japon bir yolcuya tepsisini iki elle vermezseniz bunu kabalık olarak algılayabiliyor. Ya da dokunarak bir şey istemek bize normal gelmezken Afrikalı yolcular için bu bir samimiyet göstergesi. Daha buna benzer birçok kültürel farklılıklarla karşılaşıyoruz uçakta. Bununla ilgili gerçekleştirdiğimiz bir uçuşta benim ve arkadaşımın başına gelen bir olayı anlatabilirim.

Bir Almanya seferinde, servis bittikten sonra kabinde 2-3 yaşlarında bir kız çocuğunun koltuğa çıkıp oturmaya çalıştığını fakat bir türlü başaramadığını fark ettik. Bunun üzerine arkadaşım minik yolcumuzun yanına gitti ve oturmasına yardımcı oldu. Bunun üzerine kız çocuğunun annesi bir anda kızmaya başladı Neye uğradığını şaşıran arkadaşım ve ben birbirimize bakakaldık o anda.Yolcumuz sonradan bilerek kendi çocuğuna yardım etmediğini, önemli olanın başarısız olsa dahi yine de denemeye devam etmesi olduğunu anlattı bize. Bu yaşlarda nasıl alışırsa hayatı boyunca o şekilde devam edeceğinden bahsetti. Bu o anda bizim için hiç beklenmedik bir tepki olsa da bir o kadar da öğretici olmuştu.


5. Senin seyahat şeklin ve dünyan nasıl? Bir de biz Türkler olarak aslında istatistiklere bakarsak çok gezen bir millet değiliz. Maddi kaygılar kesinlikle bir etken ama çalışma günlerinde gördüğün yüzlerce insan sadece iş için de uçmuyordur sanırım, sence biz neden böyleyiz?

Benim en keyif aldığım seyahatler genelde tek başıma çıktıklarım oluyor. Bu sayede daha rahat gezebildiğimi hissediyorum. İstediğim yerde kendi istediğim kadar vakit geçirmek, herkesin görmeyi isteyeceği turistik mekanların dışında daha farklı yerleri keşfetmek, arada kaybolmak falan hoşuma gidiyor. Bir de son yıllarda fotoğraf merakım oluştu. Sırf güzel bir kare yakalayabilmek için aynı yerde dakikalarca beklemem gerekebiliyor ama yanıma biri olduğunda bu kadar rahat olamayabiliyorum tabi. Bir de çok sevdiğim şehirlere tekrar tekrar seyahat etmek çok hoşuma gidiyor. (Tabi bir havayolu çalışanı olarak indirimli bilet alabiliyor olmamın da bana bu konuda bir ayrıcalık sağladığını söylemem gerekir.)

Türklere gelecek olursak, evet seninde dediğin gibi Türkler diğer milletlere göre çok daha az seyahat ediyor. Türkiye’de seyahat etmenin, özellikle yurt dışına çıkmanın çok pahalı olacağı yönünde yanlış bir algı var. Ama son yıllarda bu algının giderek kırıldığını ve daha fazla insanın seyahat etmeye başladığını görüyorum. Tabi bunda siz bloggerların çok büyük bir payı var bence. Bazen bu blogda yayınladığın indirimli uçak biletleri benim aldığım indirimli biletlerden bile daha uygun oluyor. ( Mesela geçen gün yayınladığın 43 dolarlık Lviv bileti süperdi bence )

Son olarak klasik 5’te 5 soruları;

En sevdiğin şehir: Barselona
En etkilendiğin manzara: Redondo Beach’te ki gün batımı. (Los Angeles)
En sevdiğin kafe: Güzel kahvesi olan tüm kafeleri sevebilirim.
Bir film: Sil Baştan (Eternal Sunshine Of The Spotlessmind)
Bir şarkı: Imagine – John Lennon


Seyahat sürecini bir de çalışan biri olarak senin gözünden görmemizi sağladığın için çok teşekkür ederim Salih. 5’te 5 serim böylece daha da zenginleşti. Bir uçuşta karşılaşmak dileğiyle 🙂

Eğer siz de Salih’in seyahat dünyasını görmek isterseniz O’nu Instagram’dabulabilirsiniz.

Paris, Fransa

Bunlar da ilginizi çekebilir;

Yorum Bırak

error: Bu içerik korunuyor.