AnasayfaRöportaj 5’te 5 : Esra ile Hong Kong

5’te 5 : Esra ile Hong Kong

esrageziyor

Esra’yla benim ilk karşılaşmam tam olarak burada yani esrageziyor.com’da oldu. Kendisi Sri Lanka yazılarımdan birine yorum yapıp yakın zamanda Sri Lanka’ya gideceğini de ekleyince yoruma hemen onu Instagram’dan bulup takip ettim çünkü Sri Lanka heyecanı hala içimde. Sonra baktım bu kız ne güzel geziyor, bilgiler veriyor ve 7.’ye Hong Kong’a gidiyor. Tam bir exper gibi hissediyorum şu an onu Hong Kong için ve 5’te 5’e yetmeyecek olsa da bize biraz Hong Kong’dan bahsetti.

1. Esra ilk sorum olmazsa olmaz tanışma kısmı, adaşım olarak kendinle ilgili ne söylemek istersin?

34 yaşındayım ve İstanbul’da yaşayan bir Eskişehirliyim. 12 yaşında İstanbul’a gelene kadar hayatım bisiklet üzerinde geçti. Sanırım özgürlük hissi ve keşfetme arzusu oradan.

Seninle aynı ismi taşıyor olmamızın dışında bir diğer ortak noktamız da seyahata aşkıyla yanıp tutuşuyor olmamız 🙂

Seyahat edebilmek için bir süre önce işimi bıraktım ve son birkaç yılım bolca seyahat ederek geçti. İlk seyahatimden beri sırt çantası kullanıyorum ve bağımsız geziyorum. İlk seyahatlerimde konfor ararken artık deneyim odaklı geziyorum. Gittiğim yerleri hızlı hızlı gezmek yerine; sindirerek, yavaş yavaş gezmeye çalışıyorum. 15 güne 3-4 ülke sığdırıp gezmek yerine gittiğim yeri özümsemeye gayret gösteriyorum. Bazen kalabalık bir hostel odasında, bazen kapsülde, bazen çadırda, bazen Couchsurfing’ten bulduğum bir evde, bazen de otelde kalıyorum. Yeri geliyor odamdan böcek kovalıyor, yeri geliyor yağmurdan dolayı çadırımdan çıkamıyorum. Bazen de yeri geliyor kaldığım otelin sonsuzluk havuzunda kokteylimi yudumluyorum.

Seyahat etmeyi o kadar sevmeme rağmen eşi görülmemiş derecede evcilim. Evde vakit geçirmekten özellikle kitaplarımla birlikte olmaktan inanılmaz haz alıyorum. Bisiklet kullanmayı hala çok seviyorum. Bisiklet sürerken rüzgarı yüzümde hissetmek en sevdiğim his.

5’te 5 : Hong Kong / Yick Cheong Building

 

 

2. Senin seyahat dünyan nasıl? Nasıl düştün bu yollara ve Hong Kong’a vardın?

Seyahat etmek, dünyanın farklı noktalarını görmek sanırım herkesin hayalidir. Ben de bu hayali sık sık kurar ama gerçekleşmeyeceğini düşündüğümden girişimde bulunmazdım. Üniversite yıllarında yaptığım en iyi şey Türkiye’nin en uzak, en az tercih edilen veya en az bilinen noktalarına seyahat etmek ve buralardaki gençlik kamplarına katılmaktı. Adıyaman, Mardin, Erzincan gibi şehirlerde yaz tatili geçirmek arkadaşlarımın tercih ettiği bir şey değildi; ama ben bundan büyük keyif alıyordum.

Üniversite bitip iş hayatına atıldığımda ise çalışma düzenim karmakarışıktı. Çalıştığım işler genellikle resmi tatillerde de çalışmamı gerektiriyor, bu düzen de seyahat planı yapmamı engelliyordu. Avrupa gibi kısa süreli yakın rotalar hiç ilgimi çekmiyordu. Bana çok farklı kültürel özellikler lazımdı. Farklı dinler, değişik kıyafetler, enteresan adetler, ilgi çekici yaşam öğeleri…

Gittiğim yerin bana “kültür şoku” yaşatmasını istiyordum. Dolayısıyla ilk yurtdışı seyahatimi-belki inanmazsın- 28 yaşındayken Fas‘a yaptım. Uçaktan inip otobüse binerek gittiğim ilk şehirde, otobüsten iner inmez akşam karanlığında onlarca adamın inenleri otele götürüp bahşiş alma ümidiyle etrafımızı çevirip hep bir ağızdan konuşmaları ile yaşadığım şok dün gibi aklımda…

Fas her yönüyle beklentilerimi karşılamış, beni çok etkilemişti. Çoğu insan gibi ben de o yaşıma kadar seyahat edebilmek için çok para gerektiğine inanıyor ve biraz da korkuyordum. Fas seyahatimde bu endişelerin üstesinden gelmiştim. Fas’ta ilk defa okyanusta yüzmüş, develerin üzerinde yolculuk yapıp çölde konaklamış, yerel yemekleri tatmış, bir sürü yeni insanla tanışmış, yılan oynatıcılarını izlemiş, her şey için çatlayana kadar pazarlık yapmış, ortak dilimizin olmadığı insanlarla anlaşmaya çalışmıştım. Fas benim için çok güzel bir tecrübe olmuş, tadı damağımda kalmıştı ama sonra yine iş hayatımın düzensizliği içinde kaybolup gitmiş, süresi biten pasaportumu dolabımın derinliklerine yollamıştım.

O dönemde sinema sektöründeki kardeşim; eğitim ve iş sebebiyle haritadaki yerini bile bilmediğim Hong Kong’a gidip gelmeye ve yılın büyük kısmını orda geçirmeye başlamıştı. Beni de her gidişinde Hong Kong’a çağırır, orayı çok beğeneceğimi söylerdi ama maalesef önyargılarımın kurbanı olarak Hong Kong’un bir gökdelen yığını olması sebebiyle ilgimin dışında kaldığını söyleyerek teklifini geri çevirirdim. Gökdelenler, ışıklı manzaralar, şehir hayatı ve kalabalık hiç ilgimi çekmiyordu. Maalesef çok yanılmıştım.

Annemi kaybettikten bir süre sonra parmağımı bile kıpırdatmaya enerjim ve isteğim yokken kardeşimin evlenme kararıyla havalara uçmuş, hiç düşünmeden Hong Kong biletimi ve yeni pasaportumu alıp hiçbir beklentim olmadan yola çıkmıştım. Hong Kong’a ilk ayak bastığım andan itibaren hayranlık ve şaşkınlıkla buradaki dinamizmi ve yaşamın düzenini izlemeye koyulmuştum. Hong Kong’ta geçirdiğim bir hafta bana hem yaşam enerjisi vermiş, beni hayata döndürmüş; hem de seyahat tutkusunu yeniden içime işlemişti. Kesinlikle daha fazla seyahat etmeliydim. Hong Kong’tan ayrılırken oraya tekrar tekrar döneceğimi de daha fazla seyahat edeceğimi de biliyordum. O günden bugüne Hong Kong’a tam yedi kere gitmemin yanı sıra, büyük çoğunluğu Asya ve Afrika kıtalarında olmak üzere toplamda 22 ülke ve 80’den fazla şehir gördüm.

5’te 5 : Hong Kong

3. Hong Kong’a hatta Doğu Asya’ya gitmeden önce sence neler bilmeliyiz, neler yapmalıyız? Defalarca gitmiş biri olarak ne önerirsin?

Doğu Asya ülkelerinin çoğunu görmüş biri olarak şunu söyleyebilirim ki bu ülkeler bizim ülkemiz gibi çok köklü bir geçmişe ve kültüre sahip. Bu ülkelerin vatandaşları geleneklerine, kültürlerine ve inanışlarına oldukça bağlılar.

Her bir Doğu Asya ülkesi için yazılacak çok şey var ama madem ki konumuz Hong Kong, o zaman Hong Kong’un kalabalığından söz etmezsek olmaz. Sıraya girme alışkanlığı olmayan milletimiz için Hong Kong çok değişik bir tecrübe; çünkü bu ülkede her şey için sıra beklemek zorundasınız. Üstelik genellikle sizi sıraya sokan görevliler nezaretinde. Taksi, otobüs, asansör, müze, tuvalet, cafe, restoran, kasa… Ve aklınıza gelemeyecek pek çok şey için sıra beklemek zorundasınız. Örneğin geçen hafta Viktorya Tepesi’ndeki AVM’de 15 dakika tuvalet, 40 dakika da otobüs için sıra bekledim. Taksi kuyruğundaki insanların da en az 15-20 dakika sırada beklediklerini tahmin ediyorum. Yine de canınızı sıkmayın; inanılmaz bir düzenle, aksamadan işlerin kotarıldığını görünce insan beklerken stres olmuyor. Örneğin otobüsler hep saatinde kalkıyor, bir taksi yola çıkar çıkmaz bir diğeri hemen geliyor. Kuyrukta bekleme süresini hesaba katarak hareket etmekte fayda var. Çok turistik yerleri hafta içinde erken saatlerde ziyaret etmek, yemeğinizi öğle arasına denk gelen saatlerde değil de ara saatlerde yemek mantıklı olabilir.

Hong Kong vizesiz bir ülke ve uçakta dağıtılan formları doldurarak elimizi kolumuzu sallayarak ülkeye giriş yapabiliyoruz. Hatta ülkeden çıkışta artık pasaport kontrolünü memurlar da yapmıyor. Son geçişimde pasaportumu makineye okutmak suretiyle otomatik kapı açıldı ve ülkeden bu şekilde çıkış yaptım.

Sigara kullananlar için önemli uyarı; yanınızda sadece bir paket sigara getirebiliyorsunuz, o da içinden en az bir tane içilmiş olması kaydıyla. Ülkeye girişte çanta araması yapılmıyor ama deklare etmezseniz para cezası var. Ülkedeki sigara fiyatlarının çok yüksek olduğunu da belirtelim. Riske atmaya değer mi, siz karar verin.

Yaz ayları Hong Kong’un cehennem gibi olduğu zamanlar. Nem oranı %100’ü buluyor, nefes bile alınamıyor. Üstelik yaz aylarında şiddetli tayfun riski bulunuyor. Tayfun bizim bilmediğimiz bir doğal afet ve emin olun denk gelmek istemezsiniz. Ülkeyi ziyaret etmek için bence en uygun dönem ilkbahar ve sonbahar ayları. Kış mevsimi de oldukça ılık geçiyor normal koşullarda ama ben bir kış son 30 yılın en soğuk kışına denk geldim, eksi dereceleri gördüm ve hiçbir yerinde ısıtma sistemi olmayan, tamamen izolasyonsuz yapıları olan ülkede donarak öleceğimi düşündüm 🙂

Hong Kong vergisiz bir ülke olduğundan, tüm elektroniklerinizi buradan uygun fiyata alabilirsiniz. Kredi kartı çoğu yerde geçse de bazı mağazaların yabancı kartlara karşı kısıtlamaları oluyor. Bu sebeple kartınız bir mağazada çalışmazsa başka bir mağazada deneyebilirsiniz. Restoran ve cafelerde Türkiye’deki kadar yaygın kredi kartı kullanımı söz konusu değil.

Ben yeni yıla ve bir de Çin yeni yılına burada girdim. Çin yeni yılı kutlamaları kesinlikle çok daha görkemli oluyor. Fırsatınız olursa seyahatinizi bu döneme denk getirmeye çalışın fakat bu dönemde otel fiyatlarının inanılmaz rakamlara ulaşabileceğini aklınızdan çıkarmayın. ( 2018 Çin yeni yılı ; 16 Şubat Cuma )

 

5’te 5 : Hong Kong

 

5’te 5 : Hong Kong

4. Hong Kong’da konaklama olsun ulaşım olsun bize bildiklerini anlatır mısın? Neticede kolay bir şehir değil planlama ve bütçe ayarlamak için.

Hong Kong’taki evler ortalama 40-45 metrekare. Hong Konglular bu kutu gibi evlerde yaşamak zorundalar. Bu koşullarda otel odalarının da çok geniş olmayacağını bilmek lazım. Benim en son kaldığım çift kişilik otel odası banyoyla birlikte 9 metrekareydi. Tabi ki daha yüksek bütçe ayırarak daha rahat odalarda da kalmak mümkün.

Konaklama rezervasyonu yapılırken dikkat edilecek önemli bir husus da, otelin veya hostelin Hong Kong sınırlarında olması. Bunu neden belirtiyorum; çünkü Hong Kong için arama yaptığınızda yakındaki Çin şehri Shenzhen’deki oteller de karşınıza çıkabiliyor. Özellikle Airbnb’ye çok dikkat. Biraz tasarruf ederiz derken Türklere vize bile vermeyen Çin’e rezervasyon yaptırmayın.

Hong Kong’taki kiralar çok yüksek olduğundan, genellikle ucuz ve orta halli oteller yüksek binaların 1-2 katında veya bu binaların sadece bir koridorunda bile yer alabilir. Bu sizi şaşırtmasın. Zaten Hong Kong daha geniş alana yatay olarak yayılmak yerine dikey olarak şehirleştiğinden binaların 18. katında spor ürünleri mağazası, 25. katında bir restoran, yanında optik mağazası, onun yanında kitapçı, 30. katında kuaför olması çok olağan. Bu sebeple ilginizi çeken binaların içine girmekten çekinmeyin.

Konaklamayı önceden organize etmek çok faydalı olabilir. Talebe göre otel odalarının fiyatlarının karaborsaya düşmüş gibi korkunç fiyatlara ulaştığını görmek mümkün. Seyahat tarihinizi Hong Kong’ta fuarın olmadığı ve Çin resmi tatiline denk gelmeyecek şekilde seçmeniz konaklama bütçenizi rahatlatacaktır.

Hong Kong’ta ulaşıma gelecek olursak, ulaşım burada gerçekten çok rahat ve zahmetsiz. Hong Kong’a ilk gittiğim zaman ulaşım ücretleri bana çok yüksek geliyordu ama son zamlardan sonra İstanbul fiyatları da aldı başını gitti. Hong Kong’ta metro ağı çok gelişmiş ve dakik. Metro hatlarında gittiğiniz mesafeye göre ücret ödüyorsunuz. Otobüs sayısı da çok fazla. Otobüsler çoğunlukla iki katlı ve fiyatlar metroya göre daha uygun. Ben otobüsleri metrodan daha çok seviyorum. Hele ki üst kattaki en ön koltuklarda oturabilmişsem çok mutlu oluyorum çünkü etrafı seyrede seyrede yolculuk etmek çok daha keyifli geliyor. Otobüslere nakit para atarak binebilirsiniz ama paranız tam olmalı. Paranız fazlaysa para üstü verecek düzenek yok.

İki katlı tramvaylar kesinlikle denenmesi gereken araçlar. Hong Kong’ta en uygun fiyata yapabileceğiniz şey sanırım bu tramvaylara binmek. Fiyatları gerçekten çok ucuz (2,3 Hong Kong Doları = 0.30$ ). Fakat bu tramvayları bir yere yetişmek amacıyla kullanırsanız yanarsınız. Sık sık trafik lambalarına takılan ve çok sık durakları olan bu tramvayları keyfi olarak kullanmanız daha yerinde olur.

Hong Kong Adası ve Kowloon arasında çalışan vapurlar da yine oldukça ucuz ve aşırı keyifli. Metro ile tüp geçitten karşıya geçmek yerine vaktiniz varsa Star Ferry’ye binmenizi tavsiye ederim. Tasarruf etmiş olursunuz. Üstelik bir irinden güzel olan hem gündüz hem gece manzarasının keyfini çıkarırsınız.

Viktorya Tepesi’ne ulaştıran Peak Tram ve Lantau Adası’ndaki Big Budha’ya ulaştıran Ngong Ping 360 Teleferik ise biraz yüksek fiyatlı ulaşım seçenekleri olsa da mutlaka denenmeliler. Her ne kadar pahalı da olsalar, bu araçlar için otobüslere göre daha fazla sıra beklendiğini de ekleyelim.

 

5’te 5 : Hong Kong

 

5’te 5 : Hong Kong


5. Peki genel olarak Asya’nın yemek kültürüne dair ne düşünüyorsun? Her gidecek olan bir düşünüyor aç kalır mıyım diye? Genel olarak tavsiyelerin neler bu konuda?

Asya’nın yemek kültürü bizden çok farklı. Deniz ürünleri çok fazla tüketiliyor ve pirinç ağırlıklı besleniyorlar. Pirinç sade olarak haşlanıp tatsız, tuzsuz karşınıza çıkınca fazla bir şey ifade etmeyebilir ama soslu, sulu yemeklerle gayet güzel yeniyor. Kızarmış sebzeli veya etli pilavlar ise yine bizim damak zevkimize çok uygun. Pirinç unundan imal edilmiş noodle’ların sulu veya kızarmış çeşitleri de biz Türklerin rahatlıkla tüketebileceği yemekler.

Bizim pişirerek tükettiğimiz bazı sebzeler onlar tarafından çiğ olarak tüketilebiliyor veya bizim çiğ olarak tükettiğimiz bazı sebzeler pişmiş olarak karşımıza çıkabiliyor. Sebzeler hiçbir zaman bizdeki gibi çok pişirilmiyor. Ateşe şöyle bir gösterip çekiyorlar. Sebzeler bizdeki gibi suda değil, buharda haşlanıyor. Zeytinyağı ve tereyağı yaygın değil ama Asya yemekleri bizimkiler kadar yağlı da değil. Bu sebeple Asya yemekleri kimi zaman yavan ve tatsız gelebilir.

Bazen yemekler bizim alışık olmadığımız şekilde soslanmış olarak karşımıza çıkabiliyor. Balığın veya tavuğun tatlı, ekşi, jelimsi soslarla bezenmiş şekilde karşımıza çıkması çok mümkün. Balığın tatlı sunulması fikri hoş gelmiyorsa, etinizde sos istemediğinizi belirtmeniz yeterli olur. Fakat benim tavsiyem bu tatları denemeniz. Seyahat etmek yeni yerler görmek kadar, yeni mutfaklar da tanımak bana göre. Damak zevkinize çok uymuyorsa zorlamanın alemi yok, Asya’nın her yerinde pizza, makarna, hamburger bulabilirsiniz.

Biz Türklerin Asya ülkelerinde en çok zorlandığı konu sanırım kahvaltı. Bu öğün için beklentileri düşürmekte fayda var. Neticede dünyanın hiçbir yerinde Türk kahvaltısı bulmak mümkün değil. Ben gittiğim yerlerde tanıştığım yabancılara Türk kahvaltı sofrası resmi gösterdiğimde: “Bunların hepsini yiyor musunuz?” diye soruyorlar şaşırarak. Şanslıysanız tost ekmeği (birazcık tatlı), yumurta, margarin ve jölemsi reçelle kahvaltı yapabilirsiniz. Asya’da olmanın en güzel tarafı, kahvaltıda çeşit çeşit tropik meyve yiyebilmeniz olacak. Üstelik çok ucuz fiyatlara taze sıkılmış tropik meyve suları da sizi şımartacak.

Bizim tükettiğimiz formda ve tatta peynir, yoğurt, zeytin bulmak da imkansıza yakın. Market rafından sevinerek aldığınız sade yoğurdun şekerli çıkma olasılığı çok yüksek. Bunların yerine bol bol soya sütü veya tofu tüketebilirsiniz. Fiyatları uygun ve alışınca çok seveceksiniz.

Asya’da Türk mutfağı da dahil olmak üzere dünyanın tüm mutfaklarını bulabilirsiniz. Her ne kadar Bangkok’ta, Hong Kong’ta suşi yemek, Vietnam mutfağı denemek keyifli olsa da Türk restoranlarını tavsiye etmiyorum. Genellikle bu restoranlar o ülkenin insanlarının damak zevkine göre yemek pişirdiğinden Türkiye’deki lezzeti buralarda bulmanız çok zor, üstelik büyük iştahla sipariş verdiğiniz dürüm dönerin hafif tatlı bir sosa bulanmış şekilde karşınıza çıkması çok olağan. Zaten denenecek çeşit çeşit yemekler varken Türk restoranında yemek akıl işi değil.

Gelelim Asya’da chop-stick kullanımına. Eğer yemeğinizin yanında sadece chop-stick geldiyse garsondan çatal da rica edebilirsiniz. Chop-sticklere alışmanız durumunda ise size sadece çatal getirseler de garsondan chop-stick isteyeceğinizden emin olun 🙂 İnatla chop-stickle yemeye çalıştığınızda mutlaka kullanmayı öğreneceksiniz. Ben bile öğrendiysem herkes öğrenebilir 🙂

 

5’te 5 : Hong Kong

5’te 5 : Hong Kong

Son olarak klasik 5’te 5 soruları;

En sevdiğin şehir: Daha önce hiç düşünmemiştim ama Hong Kong desem şaşırmazsın herhalde 🙂

En etkilendiğin manzara: Madagaskar’daki Baobab Yolu

En sevdiğin kafe: İyi bir kahve içip güzel sohbetler edebileceğim her cafe benim favorim

Bir film: Shichinin no Samurai (Yedi Samuray)

Bir şarkı: Cevaben üç şarkı ismi vermek istedim. Bu şarkıları ne zaman dinlesem gülümserim 🙂
– La Vie En Rose / Louis Armstrong
– What a Wonderful World / Louis Armstrong
– Stand by me / Ben E. King


Son olarak kucak dolusu teşekkürlerimi sunuyorum Esra’ya! Ben böyle mini rehber nitelikli bir yazı olacağını hayal etmemiştim. Tam bir “Hong Kong’a Gitmeden Önce Bilinmesi Gerekenler” yazısı tadında ama harika detaylarla dolu cevaplar olmuş. Eğer ki Esra’yı bir yerlerde bulmak ve sonraki seyahatlerini takip etmek isterseniz O’nuInstagramadresinden takip edebilirsiniz.

Bunlar da ilginizi çekebilir;

Yorum Bırak

error: Bu içerik korunuyor.