AnasayfaÜlkelerAvrupaHollanda Amsterdam Gezi Notları

Amsterdam Gezi Notları

esrageziyor

Amsterdam her ne kadar havasıyla bana karma karışık duygular yaşatmış olsa da sanırım sevdim. Benim için bir şehrin çok popüler olması ya da tam tersi gidenin hiç sevmemesi o şehre gitmek adına aklımda önyargı oluşturmuyor çünkü nereye gidersem gideyim ben kendim gezerek sevip, sevmeyeceğime bakıyorum. Amsterdam kesinlikle her yıl milyonlarca turisti ağırlamanın hakkını veren bir şehir. Gezilecek onca yer, görülecek onca müze, hiç bir şey yapmadan yürüyebileceğiniz harika sokakları ve kanalları bile yeterli bu atraksiyonu bol şehre gitmek için.

Amsterdam, Hollanda’nın başkenti ama bir başkent donukluğu yok hatta özgürlükler şehri diye de anılıyor. Sadece çılgın partiler ya da gece hayatıyla düşünülebilecek bir şehir de değil; günlerce adam akıllı gezseniz yine de bazı parklar, müzeler, denemek isteyeceğiniz kafelere&restoranlara zaman yetmeyebilir. Tabii hep diyorum az zamanınız var diye gitmeyecek de değilsiniz, gitmişken size en uygun gezip-görülecek yerleri seçerek planınızı iyi yapmanız yeterli.

Amsterdam Centraal Station

Bu merkez istasyon bizim ülkede olsa ve yol tarifi soracak olsanız konumundan dolayı istasyonu arkana al, sağına al, soluna al gibi kalıplarla başlayan cümlelerle size bir yerleri tarif etmek için demirbaş olarak kullanılırdı. Şehir merkezinde kalıyorsanız, ama gerçekten yürüme mesafeli merkez, bu istasyonu sadece görürsünüz belki ama diğer durumlarda sizin Amsterdam’daki ikinci eviniz bu güzel istasyon. Otobüsler, trenler ve metro için bu istasyondan yolunuz geçecektir. Geçmese dahi gidip bir görürsünüz. Zaten Avrupa’daki çoğu istasyon gibi içinde hem market, hem mağazalar, hem yeme içme yerleri hem de kilitli dolap var kendiniz şifre belirleyerek eşyaları içine koyabileceğiniz. Medium ve Large olarak dolaplar boyutlandırılmıştı ve Medium olanın üstünde 24 saatlik 7€ diye yazıyordu, ihtiyacınız olursa aklınızda olsun 🙂 Bazen eşyalarla gezmek zor oluyor, bilirim.

Red Light District

Red Light District

Bildiğiniz ya da şu an öğreneceğiniz üzere Amsterdam’da (genel olarak Hollanda’da) fahişelik yasal ve uyuşturucu serbestliği var. (Uyuşturucuya tamamen yasal demek doğru olmuyor çünkü esrar çeşitlerinin dükkanlarda kişi başı belirli gramlarla satışı ve içilmesi serbest; sokaklarda içmek serbest değil, bir de mantar satışının yasaklanması ile ortaya çıkan truffle satışı serbest) Halk çoğu yönden çok açık görüşlü ve tam olarak size karışan eden yok. Hal böyle olunca da Red Light /Kırmızı Fener diye bilinen bölgede neredeyse tamamen bu işlerin mekanı olmuş, herkesin ne olup bittiğini bildiği bir yer. Gitmeden aklınızda eminim inanılmaz bataklık bir ortam canlanıyor ama öyle değil(miş). Zaten hava aydınlıkken kırmızı ışıklı camekanların önünde çok az kadın görüyorsunuz bu caddelerde yürürken. Evet gece vakti işler değişiyor ama siz oralarda gezerken niye buradasın demiyor kimse. Yani böyle bir rahatlık ve genişlik olmasına rağmen aslında yeterince güvenli bir bölge. Hatta Amsterdam’ın en eski kiliselerinden birisi Oude Kerk‘de bu bölgede yer alıyor. Söylentiye göre burada yasal olarak çalışan kadınlar, kiliseye gelerek sonrasında günah çıkarıyormuş. Öyle de bir yer işte. Yalnız uyarmak isterim ki bu camekanların önünde, karşısında fotoğraf çekmeyi düşünmeyin bile kötü muameleyle karşılaşabilirsiniz. Neticede orada kadınlar ya da transeksüeller çok başka şekillerde karşınıza çıkabiliyor.

Red Light

Bulldog / Amsterdam

Red Light nerede derseniz merkez istasyondan çıkınca sol tarafınızda kalacak. Kilise de aynı zamanda bakınca görebileceğiniz bir açıda ve büyüklükte. O bölgeye doğru yürürseniz ilerledikçe hem kırmızı ışıkları hem de coffee shopları görebilirsiniz.

Bir de coffee shop meselesi var. Uyuşturu maddelerin çeşitlerinin satıldığı bilinen yerler bu coffee shoplar. İlgimi çekmediği için fazla detay verebileceğim bir konu değil fakat bu coffee shoplar sadece bu bölgede yok, zaten bence çok denemeye değecek bir şey değil yani. (Biliyorsunuz zehirliyor, içmeyin) Yoğunlukla red lightta olmakla birlikte şehrin başka yerlerinde de görebilmeniz mümkün. En popüleri Bulldog. Oldu ki aradınız ve bulamadınız, kokuyu takip edin bayılmazsanız bulacaksınızdır. Ben sigara kokusundan bile rahatsız olurken bu tarz şeylerin kokusu gerçekten hiç hoşuma gitmedi. Çoğu yerden tanımlayamadığınız kokular hissederseniz muhtemelen oralarda bir coffee shop vardır.

Amsterdam Kanal Turu

Kanal Turu

Fazla turistik olduğundan mıdır nedir bilmem böyle kanal turu ya da hop on hop off turlar hiç ilgi çekici gelmemiştir bana gezerken. Tabii Amsterdam için işler biraz daha farklı, burası Venedik’ten bile daha çok kanala sahip bir şehir. Hal böyleyken o kanallar ne yürü yürü biter ne de gez gez. Venedik dedik mi akla direk gondollar geliyorsa eğer Amsterdam’da burada şans vermeye değer diye düşünüyorum kanal turuna. Derseniz ki sen yaptın mı, hayır. Çünkü bir arkadaşım eğer ki hava güneşliyse gün batımına yakın bir saatte teknede olursan manzaralar da ortam da harika oluyordu ve bizim Amsterdam’da gezdiğimiz gün boyunca güneş yerini bulutlara bırakmıştı.

Tekneler genelde merkez istasyonun önünden kalkıyor. Ne istasyonmuş diyeceksiniz ama öyle 🙂 Tekne turu genelde 1 saat sürüyor ve tur boyunca kulaklıktan içinde Türkçe’nin de olduğu dil seçeneğini seçip dinleyerek gezebiliyorsunuz. Zaten yavaş hareket ettiğinden genel bir öngörü oluşuyor aklınızda Amsterdam’a dair. Bilet fiyatları 16€’dan başlıyor 1 saatlik tur için fakat iamsterdam kart alırsanız ücretsiz tur yapabilir ya da otellerden, diğer ulaşım kartı aldığınız yerlerden indirim kuponları gördünüz mü isteyin ya da alın. Bizim kaldığımız Ibis otelde kocaman bir panoda restoran, turlar, müzeler gibi bir çok yer için geçerli ayrı ayrı indirim kuponları vardı ve herkes ihtiyacı olanı alabiliyordu. Sizin de aklınızda olsun.

Amsterdam’da Ulaşım yazımı okuyarak kartlar hakkında detaylı bilgilere sahip olabilirsiniz.

Amsterdam

Dam Meydanı

Şehrin en ünlü ve en hareketli meydanlarından birisi Dam. Kraliyet Sarayı, Madame Tussaud’s Müzesi ve De Nieuwe Kerk kilisesi bu meydanda olan yapılardan bir kaçı. Hani görmeden dönmemeniz gereken yerler var ya işte bu meydan öyle bir yer. Gerçi yürüyerek gezerseniz gözden kaçacağını sanmam ama yine de siz not edin. Aynı zamanda meydanların olmazsa olmazı güvercinler biz gittiğimizde kısa süreli eğlence oluşturdular bize. Kola gelmeye çok alışmışlar. Biraz kollarınız açık beklerseniz hemen konabilirler. Beslerseniz zaten tam bir güvercin annesi konumuna geçiyorsunuz 🙂

Bu meydan aynı zamanda alışveriş severler için de güzel seçeneklere sahip. Kalverstraat ( Kalver caddesi) ve Bijenkorf alışveriş için ilerleyebileceğiniz yönlerden. Nedense ben oradayken her 3 kişiden 5’inin elinde Forever 21 poşeti görmüştüm, eğer siz de aynı şekilde dikkat ederseniz Kalverstraat’a doğru ilerleyin. Aynı zamanda kocaman bir meydanın olmazsa olmazı kafeler de bu meydanda çokça var. Ara durak olarak burada biraz oturup, gelip geçeni izleme zevkine siz de katılabilirsiniz.

Dam Meydanı / Madame Tussaud’s Museum

Madame Tussaud’s Müzesi

Bal mumundan heykel görmek isterseniz ve daha önce başka bir Madame Tussaud’s müzesine gitmediyseniz burayı da gezilecek yerler listenize ekleyebilirsiniz. Kapıda bilet almak isterseniz 23.5€ fakat internetten bilet alırsanız 19.5€. Aynı zamanda kendi sitesinde başka bilet seçenekleri de var, şuradan bakabilirsiniz.

Müze Dam meydanında. Sabah saatlerinde giderseniz hem meydan çok daha sakin hem de müzeye girmeniz çok daha kolay olacaktır. Müzenin içindeki heykeller gerçek gibi ve yanında fotoğraf çekmeniz için uygun nesneler de olduğundan ilginizi çekiyorsa keyifli vakit geçirebilirsiniz.

Amsterdam

Anne Frank’in Evi

Anne Frank, Yahudi Soykırımının simge isimlerinden birisi. Hitler döneminde ailesiyle birlikte saklanıp, 2 yıl boyunca yaşadıkları bu ev müze olarak ziyaret edilebiliyor. Anne Frank’in tanınmasının nedeni ise saklandıkları bu zaman boyunca tuttuğu günlük ve sonrasında bu günlüğün babası tarafından kitap haline getirilerek, en çok okunan kitaplardan birisi olması. 2 yıl sonunda ihbar edildikleri için yakalanarak toplama kampına gönderiliyor ailesiyle birlikte ve babası dışında herkes aynı yıl içinde vefat ediyor.

Müzenin biletleri genelde çok önceden bittiğinden ve kapısında kuyruk olduğundan, girip gezmek isterseniz eğer önceden şu siteyisık sık ziyaret ederek online bilet almanızı öneririm. Bulamaz ve illa ki gezmek istiyorsanız da müzenin açılış saati sabah 09:00. (Kış uygulamasında 10:00, verdiğim linkten kontrol edebilirsiniz) Bilet fiyatı ise 9€.

Bloemenmarkt / Çiçek Pazarı

Bloemenmarkt / Çiçek Pazarı

Kanal kenarında bir cadde boyunca yan yana dizilmiş onlarca minik dükkan düşünün. İçlerinde gerçek ve yapay laleler, lale soğanları, türlü türlü çiçekler ve tohumları, hediyelik eşyalar gibi çok seçenekli bir pazar burası. 1862’den beri varolan bu pazar haftanın her günü açık. Aralık ayında giderseniz ise boy boy çam ağacı görebilirsiniz. Lale mevsimi olduğunda ise eminim benim gördüğümden çok daha fazla renk ve çeşitte lale görerek, bir demet de gününüze eşlik etmesi için satın almak isteyebilirsiniz.

Çevrimdışı harita olarak ne kullanıyorsunuz bilmiyorum ama ben maps.me kullanıyorum ve Bloemenmarkt yazdığımda kolayca buldu, bir yerden bir yere giderken yakın olduğumuzu görünce hemen uğradık. Yani sizin de eminim yolunuzun üstünde denk gelecektir, haritanıza işaretleyerek gezmenizi öneririm Amsterdam’ı.

Amsterdam magnetleri

Musumplein / Müzeler Meydanı

Şehrin güney kısmında Amsterdam-Zuid bölgesinde bulunan bu meydan ismini çevresindeki müzelerden alıyor. Burada bulunan en önemli müzelerden bir kaçı ; Rijksmuseum, Van Gogh Müzesi ve Stedelijk Müzesi.

Rijksmuseum ; Amsterdam’daki en önemli müzelerden birisi olan Rijksmuseum aynı zamanda Hollanda’nın en büyük sanat ve tarih müzesi. Müze hem Hollanda Altın Çağı’na ait geniş bir tablo koleksiyonuna hem de Asya sanatı koleksiyonuna sahip. Müzenin bir diğer ilgi çekici yeri ise kesinlikle sanat tarihi kütüphanesi.

İçinde Rembrandt, Jan Steen, Frans Hals ve Vermeer gibi sanatçıların eserleri bulunan müzeye giriş ücreti 17.5 €. İsterseniz buradan online olarak satın alabilirsiniz. Fiyat değişmiyor ama belki sıra olursa beklemeniz gerekmez.

Rijksmuseum Amsterdam

Van Gogh Müzesi;Vincent Van Gogh’u sevenler bilir ki kendisi Hollandalı. Bu sebeple de elbette dünyada en fazla Van Gogh resimlerinin ve çizimlerinin sergilendiği müze de Amsterdam’da olanı. Rijksmuseum’la Stedelijk Müzesi arasında yer alan müze her daim kapısında sıra olma ihtimali olan müzelerden bir tanesi. Bu sebepten ister internetten 17€ karşılığında bilet alabilirsiniz, isterseniz erken saatlerde kapısında olabilirsiniz. Bu arada Van Gogh müzesini I Amsterdam kart aldıysanız ücretsiz olarak ziyaret edebilirsiniz.

Iamsterdam Simgesi

I Amsterdam yazısı gezilecek yerlerden ziyade gezerken kesin en az 1 tanesine rastlayacağınız şehrim simgesel ve yüksek dozda turistik eylem gerçekleştirebileceğiniz yapılarından bir tanesi. Giderken 2 tane olduğunu biliyordum, Amsterdam’a vardığımda 3 tane olduğunu öğrendim, şimdi ise 4 tane olduğundan eminim. Yazdıklarımdan başka bir yerde olduğunu biliyorsanız lütfen siz de yoruma ekleyin, git gide çoğalıyor bunlar 🙂

Rijksmuseum’un önündeki “Iamsterdam” simgesi

İlki, Rijksmuseum’un önünde görüntü olarak yazdan bahara büyük bir havuzun arkasında I Amsterdam yazısı ve müze, kışın ise aynı havuzu buz pateni pistine döndürdükleri manzarayla akıllarda yer etmiş klasik bir Amsterdam fotoğrafı. Bu arada yeni çakallık düşüncesi olarak eğer I Amsterdam yazısının manzaralı kısmını boş bulamazsanız (ki boş bulmak günde 1 kişiye denk geliyorsa gittiğim gün o şanslı bendim) arkasından fotoğraf çektirin sonra döndürürsünüz diyorlar. Tamam döndürün ama müze olmadıktan sonra o meydanda çekilmenize gerek yok çoğunlukla boş bulabileceğiniz diğer seçenekleri deneyebilirsiniz.

İkincisi, eğer Amsterdam’a havayolu ile geldiyseniz havaalanından otobüs ya da yakın otellere shuttle kullanmak için çıkacağınız kapıda karşınıza çıkacak aynı “Iamsterdam” yazısından burada da var.

Üçüncüsü, Amsterdam merkez istasyonda otobüslere binmek için üst kata çıkıp nehir tarafına baktığınızda Eye Film Museum’un önünde hemen kendisini gösteriyor “Iamsterdam” yazısı.

Dördüncü ve bildiğim kadarıyla sonuncusu da Vondelpark’ın içinde. Park büyük ama gezerken denk gelmeniz mümkün.

Havaalanındaki “Iamsterdam” simgesi

Vondelpark

Müzeler bölgesinin hemen yakınında, şehrin içinde nefes almalık havanın güzelliğine göre piknik yapmalık harika bir park burası, Vondelpark. Turistik ve ziyaret edilen bir nokta evet ama herkese yetecek kadar ağaç, yeşillik ve huzur var içinde. İster gezerken bir uğrayıp içinden geçin, ister yakınlarda konaklıyorsanız sabah koşusuna çıkın ama yine de uğramaya çalışın, iyi gelecektir.

Eğer Vondelpark’ın kalabalık dönemine denk geldiyseniz, daha sakin ve biraz şehir dışında kalan Amstelpark‘ı da ziyaret edebilirsiniz.

Amsterdam’da neredeyse her şeyin müzesi var, Erotic Museum’da popüler olanlardan.

Heineken Experience

Kendim es geçmiş olabilirim ama blogda yerini almayacak değil ya. Buraya karşı bir hevesimiz olmadığı için denemek aklımızdan geçmedi. Gerçi ben üniversitedeyken arkadaşımın otobüs boş kaldı, gel gidelim demesiyle Efes’in fabrikasını gezip, bira yapım aşamalarını fabrikanın içini dışını bir güzel gezmiştim. Belki bu yüzden de ikinci sefer çok farklı bir şey görmeyeceğimi düşündüm ve kısıtlı zamanımızı başka bir yerler için değerlendirmek daha makul geldi.

Bilmeyenler varsa Heineken, Hollanda kökenli bir bira markası. Hal böyle olunca şehrin göbeğinde bir yerlere “Heineken Experience” adında bir fabrika yapıp, pazarlayarak gelenlerin hem biranın yapım aşamalarını görebileceği, hem gezebileceği hem de ücretsiz olarak bira tadımı yapabileceği bir yere dönüştürmüşler. İçeri girince bira ücretsiz iyi hoş ama giriş için zaten 16€ ödüyorsunuz. İnternetten de bilet almanız mümkün, şuradan bakabilirsiniz.

Çoğu zaman kapısında sıra ve kalabalık olan yerlerden birisi de burası, o yüzden şehir içi müze ve bu gibi yerlere giriş saatlerinizi ve öncelik sıranızı iyi planlamanızı öneririm. Zamanınız boşa gitmesin ya da çok görmek istediğiniz bir yer sona kalıp, vakitsizlikten güme gitmesin.

Amsterdam

Albert Cuypmarkt

Amsterdam gezilecek yerler yazdınız mı karşınıza çıkacak yerlerden birisi de Albert Cuypmarket. Açık hava pazarı olarak her gün kurulan bu markette her şeyi bulabilirsiniz desem pek de yanlış olmaz. En son gittiğimde bir tezgahta Türk teyzenin biri gözleme yapıyordu mesela. Bir tarafta çiçekler, diğer tarafta giysiler derken her telden çalan sağlı sollu tezgahların olduğu bir yer burası.

Episode – Waterlooplein

Waterlooplein Markt

Bu bölgeye gider gitmez, Amsterdam’a bir daha gelirsem burası için ayrı bir plan yapmalıyım diye aklımdan geçirdim. Burası ikinci el dükkanları ve tezgahları bulabileceğiniz bir bölge. Bir nevi ismi flea market yani bit pazarı olarak da geçiyor. Çoğunlukla kıyafet olmakla birlikte antika, kitap, plak gibi şeyler de az değil. Şuradan ne var ne yok bakabilirsiniz. Kıyafet konusunda ise kesinlikle çok iyi seçenekler var. Alışveriş sever bir insan olarak tezgahlar toplanırken, mağazalar kapanırken gittiğim için gerçekten çok üzgünüm. Hoş Euro 5 liraya dayanmışken en fazla biraz daha çok bakardım ama belki biraz da olsa hevesimi giderirdim. Zamanda yolculuk gibi bir şey bazı parçaları görüp, bakıp denemek.

Rembrandt House’dan en yakın kanala doğru yürür ve sol tarafa bakarsanız tezgahları ve biraz ilerleyip meydan gibi kısımda etrafa bakarsanız hemen köşede fotoğrafını paylaştığım mağaza, Episode‘u görebilirsiniz. Yalnız o mağaza bayağı sıkış tepiş, içeride yüzlerce belki binlerce ürün var ama biraz gezmeye değer. ( Bu tamamen ilgi alanı önerisi ama cidden güzel şeyler var)

Amsterdam

Jordaan ve De Pijp

Burası özellikle gezilecek bir yer değil de aslında bir bölge. Amsterdam’a dair alternatif paylaşımlarda bu 2 bölgeye çok sık rastladığım için belki size de iyi gelir.

Joordan, şehrin merkezine komşu bir konumda; sanat galerileri, restoranları, kafeleri ve sokak müzisyenleriyle lüks bir ürün yelpazesine sahip. Alışveriş ve yeme içme konusunda genelden pahalı bir grafiği var. Westerstraat , Jordaan’ın en popüler caddesi. Zamanında işçi sınıfı gelip yerleşmiş olsa da farklı havasıyla hala en ünlü yerlerinden biri. Anne Frank’in evi de Jordaan sınırları içinde yer alıyor.

De Pijp de Amsterdam’ın merkezindeki mahallelerin çoğunda olduğu gibi , işçi sınıfına ev sahipliği yapmış ve konut sorunlarını hafifletmek adına 19. yüzyılda yerleşilmiş bir mahalle. Düşük gelirli ailelerin genelde yaşadığı bu bölgede evler küçük ve dar bir şekilde gördüğümüz o ünlü Amsterdam evlerinden. Bohem havası olan De Pijp, kanallar bölgesi kadar renkli olmasa da kendine has bir tarzı var ve son zamanlarda git gide popülerleşiyor.

Bütün mahalle aslında Albert Cuypmarkt’ın etrafında dönüyor. Buradaki tezgahların yanı sıra kaliteli atölyeleri de içinde barındıran bir bölge burası. Lokaller tarafından çok tercih edilen brunch restoranlarından Little Collins, Bakers&Roasters ve the Scandinavian Embassy’de burada.


Uzun zamandır bu kadar uzun bir rehber yazmamıştım bu yüzden Amsterdam’da yemeğe dair notlarımı bir başka yazıda dile getireceğim. Seyahat etmeyi seviyorsanız beni takip etmeyi unutmayın 🙂

Instagram : esrageziyor

Facebook : esrageziyor

Bunlar da ilginizi çekebilir;

8 YORUM

esraTemmuz 20, 2018 - 10:06

yazınızı çok keyif alarak okudum bildiğiniz ve gezdiğiniz yerleri bizimle paylaştığınız için çok teşekkür ederim

Reply
esrageziyorTemmuz 23, 2018 - 13:17

Esra yorumun için ben teşekkür ederim 🙂

Reply
serpilTemmuz 21, 2018 - 09:21

o kadar güzel ve ayrıntılı anlatmışsınız çok teşekkürler bu güzel paylaşım için

Reply
esrageziyorAğustos 2, 2018 - 07:04

Ne demek,

Ben teşekkür ederim yorumunuz için 🙂

Reply
cesurgezginEylül 5, 2018 - 22:11

Çılgın ve bir o kadar renkli gece hayatı, nefis kanalları, hayranlık bırakan müzeleri, nefis çiçek pazarları ve uzayıp giden şahane bisiklet yollarıyla tanınan Amsterdam, sokaklarında eğlence ve keşfetme duygusunun hız kesmediği bir kuzey kenti.
Gezi rehberiniz çok güzel olmuş ve kaleminiz çok akıcı yazılarınızı severek takip ediyoruz.

Reply
esrageziyorEylül 27, 2018 - 15:52

Çok teşekkürler 🙂

Reply
NazŞubat 5, 2020 - 13:23

Instagram paylaşımlarınız sayesinde ucuza bilet buldum ve şansım yaver gider de vizem çıkarsa Amsterdam’ı da bu tatilde ziyaret edeceğim, öncelikle bunun için çok teşekkür ederim. İkinci olarak Amsterdam’a gidip şehri rehber eşliğinde 3 saatte gezip bilgilenmek isteyen olursa bahşiş ile çalışan free walking tourlara katılmalarını tavsiye ederim. (ben hemen hemen her ülkede bunu yapıyorum, hem çok ucuz hem rehberler çok bilgili ve esprili hem de kendi kendime 1 günde gezip bilgileneceğim rotayı 3 saatte gezdiriyor)

Reply
esrageziyorŞubat 6, 2020 - 13:50

Çok teşekkürler öneri için, umarım uzun süreli bir vizeniz olur 🙂

Reply

esrageziyor için bir cevap yazın Cancel Reply

error: Bu içerik korunuyor.